Günümüzde kripto varlık dolandırıcılığı gerek bireysel mağduriyetler gerekse toplumsal etkileri bakımından gündemin en önemli konularından biri haline gelmiştir. Özellikle dijital ortamda işlenen suç niteliğindeki eylemlerde failler elde ettikleri haksız kazançları iz kaybettirmek amacıyla çoğu kez üçüncü kişilerin banka hesaplarını veya kripto cüzdanlarını kimi zaman bilgileri dâhilinde kimi zaman ise bilgileri dışında aracı olarak kullanmaktadır. Böylelikle de suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri farklı hesap ve cüzdanlara aktarılmak suretiyle zincirleme bir aktarım ağı içerisinde kaynağı belirsiz hale getirilmeye çalışılmaktadır.
İşbu yöntem, bazı durumlarda üçüncü kişilerin bilgisi dışında veyahut onların iyi niyetli bir amaçla kullanıldığını sanmaları neticesinde gerçekleşse dahi çoğu zaman salt dolandırıcılık suçunun ötesine geçmekte; faillerin yönlendirdiği veyahut kullandığı cüzdanların terörizmin finansmanı, yasa dışı bahis ya da suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama faaliyetlerinde kullanılan adreslerle eşleşmesi halinde şüpheli ya da sanıkların söz konusu ağır suçlardan da sorumlu tutulmalarını mümkün kılacak derecede ağır hukuki sonuçlar doğurmaktadır.
Ceza hukukunun genel ilkeleri uyarınca failin kastı ve eylemin niteliği haricen değerlendirilmekle birlikte; kripto varlık transferlerinin şeffaflığı ve blokzincir üzerindeki izlenebilirlik ilkesi ilgili cüzdanların hangi yasa dışı faaliyetlerle bağlantılı olduğunu açıkça ortaya koyabilmektedir. Bu bağlamda dolandırıcılık suçu kapsamında elde edilen menfaatlerin yönlendirildiği cüzdanların daha önce suç gelirleriyle ilişkilendirilmiş ya da ulusal ve uluslararası yaptırım listelerinde yer alan adreslerle örtüşmesi halinde şüpheliler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 282. maddesinde düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu, 7258 sayılı Kanunda düzenlenen yasa dışı bahis suçu ya da 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki suçlar yönünden veyahut başkaca suçlar bakımından da ayrı ayrı soruşturma yürütülmesi mümkündür. Dolayısıyla kripto varlık temelli dolandırıcılık vakaları salt mağdura yönelik suç niteliğinde bir haksız fiil niteliğinde olmaksızın; çoğu zaman çok katmanlı, organize ve uluslararası bağlantılar içeren suç ağlarının bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebepledir ki yargılama süreçlerinde suçun salt dolandırıcılık boyutundan ziyade aynı zamanda terörizmin finansmanı, yasa dışı bahis ve kara para aklama gibi ağır suç tipleriyle bağlantısı da dikkate alınarak daha kapsamlı bir hukuki değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Genel itibariyle kripto varlık dolandırıcılığına ilişkin yargılamalarda tek dolandırıcılık fiiline odaklanmak yetersizdir. Kullanılan cüzdanların bağlantılı olduğu diğer yasa dışı faaliyetlerin de dikkate alınması faillerin tek bir suçla sınırlı kalmaksızın birden fazla ve daha ağır suç tipinden sorumlu tutulmalarını zorunlu kılmaktadır. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki kimi zaman iyiniyetle çıkılan bir yolda dahi kullanılan hesap veya cüzdanların suç ağlarıyla bağlantısı halinde kişiler birçok ağır suçtan şüpheli ya da sanık konumuna düşebilmektedir. Bu nedenledir ki etkin bir mücadele mekanizmasının oluşturulması hali salt suçla mücadeleyi güçlendirmekle kalmayacak; aynı zamanda kripto varlık ekosisteminin hukuki zeminde daha da meşrulaşmasına ve güvenilir şekilde gelişmesine katkı sağlayacaktır.
www.kriptohukukcu.com Kurucu Avukatı
Av. Betül AKÇA



