Likidite Manipülasyonunda Delil, Sorumluluk ve Hak Arama!

            Merkeziyetsiz borsalar (DEX), kripto varlık ekosisteminde kullanıcıların aracısız şekilde işlem yapabilmesine olanak tanıdığından ötürü son yıllarda büyük bir ilgi görür olmuşsa da denetimsizliğin getirdiği önemli riskleri de ne yazık ki beraberinde taşımaktadırlar. Bunların başında ise son dönemde sıkça gündeme gelen likidite manipülasyonu gelmektedir. Farklı blockchain ağlarında yaşanan ani fiyat dalgalanmaları, havuz boşaltma işlemleri ve rug pull olaylarından ötürü DEX likidite havuzlarının çeşitli yöntemlerle bilinçli olarak manipüle edildiği görülmektedir. Teknik olarak likidite manipülasyonu  basite indirgeyerek açıklamak gerekirse AMM tabanlı DEX’lerde fiyatın doğrudan havuzdaki varlık oranına bağlı olması sayesinde ortaya çıkan yapısal bir zafiyettir. Kötü niyetli aktörler de işbu zafiyeti mezkur mekanizmayı istismar etmek suretiyle havuza kısa süreli ve yüksek miktarda likidite ekleyip aniden çekerek fiyatları yapay biçimde yukarı veyahut aşağı oynatmakta ya da çıkışı kısıtlayan sözleşme kodlarıyla yatırımcıları tamamen kontrolsüz bir pozisyona sürüklemektedir. 2025 yılında BNB Chain üzerinde görülen QSX Token Rug Pull vakasında, proje ekibinin 2 milyon dolarlık likiditeyi tek hamlede çekmesiyle token fiyatı birkaç saniye içinde %98 değer kaybetmiştir. Benzer şekilde Ethereum üzerindeki KAIRO Honeypot olayında da yatırımcıların token satın alabildiği; ancak satamadığı kod mekanizması tespit edilmiş ve havuzun boşaltılmasıyla çok sayıda kullanıcı büyük bir zarar yaşamıştır.

            Örneklerle ortaya konan benzer manipülasyonlar ne yazık ki hukuken de son derece ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Türkiye açısından değerlendirildiğinde likidite manipülasyonu içeren rug pull ve honeypot yapıları; nitelikli dolandırıcılık, bilişim sistemine müdahale, güveni kötüye kullanma, piyasa dolandırıcılığı…vb ağır cezai sorumlulukların yanı sıra özel hukuk kapsamında kapsamlı bir tazminat sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir. Uluslararası alanda da ABD SEC, AB’nin MiCA düzenlemeleri ve Asya’daki finans otoriteleri benzer eylemleri açıkça piyasa bozucu işlem olarak tanımlamakta ve geliştirici ekipleri doğrudan sorumlu tutmaktadır. Dolayısıyla DEX işlemleri merkeziyetsiz bir yapı üzerinde gerçekleşiyor olsa dahi hukuki sorumluluk ortadan kalkmamakta; aksine daha geniş bir kapsamda değerlendirilerek ciddi yaptırımlara konu olabilmektedir.

Yaptırımların devreye girebilmesi için her şeyden önce haksız eylemlerin açık ve net biçimde ortaya konması gerekir. DEX ekosisteminde gerçekleşen manipülasyonların aydınlatılması hususu teknik verilerin doğru şekilde toplanması, analiz edilmesi ve hukuki süreçle ilişkilendirilmesiyle mümkündür. Bu nedenledir ki mezkur eylemlerin tespitinde; blokzincir analiz araçlarıyla cüzdan hareketlerinin takip edilmesi, akıllı sözleşme kodlarının derinlemesine incelenmesi ve likidite grafiklerinden manipülatif davranışların ortaya çıkarılması kritik bir önem taşımaktadır. Elde edilen teknik bulgular da etkin bir hukuki süreçle birleştiği takdirde gerçek anlamda bir anlam kazanacak ve hedeflenen yaptırım gücüne kavuşacaktır. Zira teknik analiz tek başına yalnızca olayın nasıl gerçekleştiğini gösterir. Hukuki değerlendirme ise işbu tabloda eylemin suç niteliğini, failin kastını, haksızlığın ağırlığını…vb net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bu nedenledir ki teknik verilerin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında doğru hukuk normlarıyla ilişkilendirilmesi zorunludur. Haricen blokzincir kayıtlarının değiştirilemez yapısından ötürü elde edilen veriler yüksek ispat değeri taşıyan dijital deliller niteliğindedir. Cüzdanlar arasındaki fon hareketleri, akıllı sözleşme etkileşimleri ve manipülasyon zamanlamaları failin kimliğini doğrudan göstermese dahi eylem planını, organizasyon yapısını ve hileli kazanç modelini kanıtlayan güçlü ve değiştirilemez dijital veriler halinde bizlere sunmaktadır.

            Sonuç olarak; merkeziyetsiz borsalarda likidite manipülasyonu kripto ekosisteminin en ciddi tehditlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Yatırımcıların işlem yapmadan önce likiditenin kilitli olup olmadığını kontrol etmesi, geliştirici cüzdanlarını incelemesi, akıllı sözleşme uyarılarını dikkate alması büyük önem taşımaktadır. Bir mağduriyet oluşması halinde hem teknik hem de hukuki sürecin eş zamanlı ve ivedilikle yürütülmesi zararın telafisi ve hukuken hak aranması açısından kritik öneme sahiptir. Tekraren belirtmeliyiz ki teknik analiz yalnızca olayın nasıl gerçekleştiğini ve haksız eylemin dijital izlerini ortaya koyarken; hukuki süreç işbu bulguların delil niteliğine kavuşturulmasını, sorumluların tespit edilmesini ve mağdurun uğradığı zararın tazmin edilmesini sağlayacaktır. Bu nedenledir ki olası mağduriyetin giderilmesi sadece teknik incelemelerin yapılmasıyla değil, aynı zamanda işbu bulguların hukuk düzeni içinde doğru şekilde değerlendirilmesi ve ilgili merciler nezdinde hak arama yollarının etkin biçimde işletilmesiyle mümkün kılacaktır.

www.kriptohukukcu.com Kurucu Avukatı

Av. Betül AKÇA                                                                   

En Çok Okunanlar

İletişime Geçin