Kripto varlıklar, sadece finansal araçlar olmakla kalmayıp; hayırseverlik alanında da köklü bir dönüşümü beraberinde getirmektedir. Blockchain teknolojisinin sunduğu şeffaflık ve merkeziyetsiz yapı, bağış süreçlerini yeniden şekillendirmekte; bu sayede ise hem bağışçıların güveni artmakta hem de hayır kurumlarının etkinliği yükselmektedir. Artık bağışçılar blockchain teknolojisi sayesinde yardımlarının nerede ve nasıl kullanıldığını adım adım takip edebilmekte ve bu husus da hayırseverlikte önemli bir değer olan güvenin temel taşlarından birini oluşturmaktadır.
The Giving Block gibi yenilikçi platformlar; bitcoin, ethereum ve diğer kripto varlıklarla bağış yapılmasını kolaylaştırmakta ve böylece geleneksel yöntemlere kıyasla çok daha hızlı, düşük maliyetli ve küresel çapta erişilebilir bir yardım ağı oluşturulmasını hedeflemektedir. Bu devrimin öncülerinden biri olan Save the Children, 2013 yılında Filipinler’deki Haiyan Tayfunu’na yanıt olarak bitcoin bağışlarını kabul eden ilk uluslararası STK olmuş ve bugüne kadar 7 milyon doların üzerinde kripto bağışı toplamıştır. UNICEF ise 2019’da Kripto Varlık Fonu’nu kurarak bitcoin ve ethereum bağışlarını kabul etmeye başlamış, 2020’deki kripto bağışlarıyla bu alanda önemli bir ivme yakalamıştır. UNICEF gerçekleştirdiği bu fonu, gelişmekte olan ülkelerde çocuklara yönelik açık kaynaklı teknoloji projelerine destek sağlamakta ve blockchain ile bağışların şeffaf ve izlenebilir olmasını garanti altına almaktadır. The Giving Block’un 2021’de düzenlediği Crypto Giving Tuesday kampanyasında ise tek bir günde 2.4 milyon dolar toplanması da kripto bağışlarının geleneksel bağışlara kıyasla %40 daha hızlı büyümekte olduğunu bizlere açıkça göstermektedir.
Blockchain teknolojisi, doğası gereği bağış ve süreçlerin her aşamasını değişmez ve şeffaf bir deftere kaydetmektedir. Bu sayede bağışçılar, bağışladıkları fonları kaynağından son alıcıya kadar tüm hareketleri anlık olarak izleyebilmekte olduğundan güven tesisi sağlamakta ve yolsuzluk ile suistimal riskleri büyük ölçüde minimize edilmektedir. Kripto varlıklar ve blockchain teknolojisi, hayırseverlik alanında geleceğin kapılarını aralamakta olduğundan daha adil, şeffaf ve etkili yardım süreçlerinin oluşmasına güçlü bir zemin hazırlamaktadır. Anlaşılacağı üzere dijital çağın bu yenilikçi çözümleriyle dünyayı daha iyi ve daha güvenilir bir yer haline getirmek artık daha da mümkün olmaktadır.
Bu teknoloji sayesinde bağışçılar ile bağış alan kurumlar arasındaki güven bağı güçlenmekte olduğundan hukuki ihtilaflarda şeffaf ve değişmez veri kayıtları güvenilir delil olarak kullanılabilmektedir. Türkiye’de bağışların denetlenmesi ve kaynakların etkin yönetilmesi açısından blockchain tabanlı sistemlerin benimsenmesi bağış hukukunun daha sağlıklı ve etkin uygulanmasına büyük bir katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda ise Kızılay gibi köklü ve güvenilir kurumların kripto varlık birimleriyle bağış kabul etmesi dijital çağda hayırseverlik anlayışının modern teknolojilerle uyumlu bir şekilde evrildiğinin somut bir göstergesidir. Kızılay’ın bu yenilikçi yaklaşımı hem bağış süreçlerinde şeffaflığı artırmakta hem de bağışçıların güvenini bu doğrultuda pekiştirmektedir. Aynı zamanda da Türkiye’de dijital bağış sistemlerinin yaygınlaşmasına öncülük etmekte olduğunu da bildirmek isteriz. Türk hukukunda 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun 6. maddesinde yardım toplama yöntemleri arasında bilgileri otomatik ya da elektronik olarak işleme tabi tutmuş sistemleri öngörmekle birlikte; blockchain teknolojisi kanunda açıkça yer almamakta olduğundan ötürü işbu durum ne yazık ki hukuki bir belirsizlik yaratmaktadır. Ancak blockchain işlemleri değişmez ve elektronik olarak kaydeden bir dijital defter olması nedeniyle teknik olarak kanunun elektronik sistem tanımına uyduğu ileri sürülebilir nitelikte olduğunu düşünmekteyiz. Zira her ne kadar 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun 6. maddesinde blockchain teknolojisi açıkça belirtilmemiş olsa da bahsi geçen eksiklik kanunun yazıldığı dönemde blockchain teknolojinin henüz mevcut olmamasından kaynaklanmaktadır. Kanun koyucunun amacı ise yardım toplama faaliyetlerinin şeffaf, denetlenebilir ve güvenilir sistemler aracılığıyla yürütülmesini sağlamak olduğundan bu amaç doğrultusunda da bilgileri otomatik ya da elektronik olarak işleme tabi tutmuş sistemler ifadesi yer almakta olup; blockchain teknolojisi de doğası gereği işlemleri elektronik olarak kaydeden, değiştirilemez ve izlenebilir bir yapıya sahip dijital defter hizmeti sunmaktadır. Dolayısıyla zamanın ruhuna uygun yorum ilkesi ve Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesi çerçevesinde blockchain sistemleri kanunun kapsamındaki “elektronik sistemler” tanımına dâhil edilerek değerlendirilmelidir. Bu doğrultuda blockchain teknolojisinin hukuki zeminde yorum yoluyla kabul edilmesi yalnızca teknolojik gelişmelere uyum sağlamakla kalmayıp; aynı zamanda bağış hukukunun şeffaflık, denetlenebilirlik ve güven esaslarına dayalı olarak daha etkin uygulanabilmesi açısından da zaruri bir ihtiyaç olarak değerlendirilmektedir.
www.kriptohukukcu.com Kurucu Avukatı
Av. Betül AKÇA